top of page

Öğrenme Nasıl Daha Eğlenceli Olabilir

Güncelleme tarihi: 2 Mar 2023



Gecenin 3’ü ve ben uyuyamıyorum. Çocuğum gözümün önüne geliyor; yeni türemiş kırıcı cümleler ile bana saldıran çocuğum..

‘Sen çok biliyorsun, ezik misin sen, salak, çürük, kendine gel anne, …’

Benim çocuklarıma hiç bir zaman söylemeye kıyamayacağım cümleler bunlar.

Peki bu çocuk bunları nerden öğreniyor? Kardeşine, annesine nasıl rahatlıkla söyleyebiliyor bunları?

Neden böyle oluyor veya böyle olmak zorunda mı?¿ diye düşünüyorum.

Oldukça manidar.

Bu cümleleri duymak bana ağır geliyor. Elimde olmadan bende çocuğuma saldırıyorum.

Sen benimle ne biçim konuşuyorsun, haddini bil, kendine gel!

Okulda sana bunu mu öğretiyorlar??? derken bende şimşekler çakıyor.

Acaba okullarda böyle şeyler öğretiliyor olabilir mi?

Öğretilmiyorsa bile çocuklar bu kelimeleri duyuyor olabilirler mi?

Peki kimden duyuyorlar?

Çünkü hiçbir anne veya baba çocuğuna: ezik, çürük, sen önemsiz-gereksiz birisin, sana güvenmiyorum, aptalca gülüyorsun, senin annen/baban olmaktan utanıyorum, … demez.

Kurban olurum sana, sen değerlisin der, ben her zaman senin yanındayım, sen hep gül der. Sen evdeyken güneş doğuyor, seninle vakit geçirmek güzel der..!


Peki ne oluyor da çocuklarımız hırçın, bıkkın, öfkeli oluyorlar…?¿

Neden okula gitmek istemiyorlar? Neden tatili dört gözle bekliyorlar?

Neden davranişları değisiyor? Uysal çocuk gidip, geriye bağırıp kapıları yüzümüze çarpan çocuklar kalıyor?

Ergenlik demeyelim lütfen; çünkü ergenlik mutlak gerginlik yaratan bir sendrom değil.

Performans kaygısı olabilir mi? Özellikle özel okullarda ?¿

Sonuçta her okul bir yarışta, yarışan kim?

Çocuklar elbette!

Bitmek, tükenmek bilmeyen bir yarış içerisinde çocuklarımız!

Harap, bitap, bıkkın oluyorlar.

İki arada bir derede kalıyorlar. Çünkü öğretmen çocuğu şikayet ettikçe, aile çocuğa baskı yapıyor. Çocuk iki taraftan baskıya uğrayınca hiç bir şeye hevesi kalmıyor. Meramını ne öğretmenlerine, ne de ailesine anlatamayan çocuk gergin olur, duyguları dikkate alınmayan çocuk hırçın olur.

Bu şekilde mutsuz olan bir çocuk kaçamağını ya internet dünyasında, ya da materyalist şeylerde arar.


O kadar hızlıca işleniyor ki dersler, matematik sorularını tam anladım galiba derken, öğretmen bir sonraki konuya geçiyor. Çocuk, ‘hocam bir kez daha anlatır mısınız dese, öğretmenden azar işitmekten korkuyor. Sormasa eksikleri gittikçe arttığı için üstesinden gelemiyor.

Sözel dersler keza öyle, tüm cevaplar birbirine benziyor, çık çıkabilirsen işin içinden. Amaç öğretmekse eğer, bu kadar tuzaklı yollara gerek var mı? Zaten çocuklar cümle kurarken yanlış veya devrik cümle kullanmıyorlar; herkesin ana dili oldukça iyi. Ayrıca elimizdeki makineler yanlış bir cümleyi hemen düzeltiyor. Sorulardaki bu hileler niye? Çocukların akıllarını karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor.


Fizik, kimya, biyoloji, felsefe… aslında gayet keyifli dersler bunlar. Ancak bunları keyifli kılacak olan kişi, öğretmendir. Öğretmenler - her bir öğrenciyi bir birey/değer olarak gördüklerinde - o öğrencinin duygusal merkezlerine dokunduklarında, öğrenci ile aynı frekansa girerler. Hiyerarşik öğretmen-öğrenci devri biter, iki birey olarak buluşurlar. Bu esnada doğal olarak beyin kimyasi (nörotransmitter) mutluluk hormonları üretir.

Öğrenci: ‘Öğretmenim beni anlıyor ve benim gelişmem için çaba gösteriyor’ diye düşünür. Aynı şekilde öğretmen, ‘Beni dikkate alıyor, bunun için çaba gösteriyor’ diye düşünür. Bu şekilde karşılıklı buluşma olur ve potansiyel gelişir.


Çocuklarımız, doldurmamız gereken variller değil, yakmamız gereken kandiller olmalı.

Bu nedenle onları önce dinlemeli, cesaretlendirmeli ve gerektiğinde ilham olmalıyız.


Derya Mum , (Antalya 16.01.2023)



5 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Onurlu olmak

bottom of page