top of page

Neden Bu Kadar Çok Tüketiyoruz ?

Güncelleme tarihi: 2 Mar 2023


Ne kadar çok mutsuz olursak, o kadar cok alis veris yapıyoruz. Ne kadar cok alışveriş yaparsak, o kadar çok dünyaya zarar veriyoruz. Dünyanın belirli bir potansiyeli var. Doğal kaynak rezervleri bunlar ve yakında tükenecek. Petrol, Dogalgaz, kömür, ormanlar, madenler… 100 yılı bulmadan tükenecek.

Kocaman bir kazan düşünelim. Herkes bu kazanı kaşıklıyor ve bu kazandan pay almaya çalışıyor. Kazandaki malzeme azaldıkça insanlar korkuyor. Korktukça birbilerine zarar veriyor. Daha da olmadı güç savaşları ile birbirlerini öldürüyorlar. Neden? Çünkü az olan talebe karşı cazibe artıyor. Insanlar hırs yapıyor, ego oluşuyor. Ünvanın ve hiyerarşilerin hüküm sürdüğü bir eğitimle büyütülüyoruz. Gerçek insani değerlerin değil de, maddiyatın para ettiği bir evrimden geçiyoruz. Ne kadar daha çok şeye sahip olursak, değerimizin o kadar daha fazla artacağını düşünüyoruz. Arabalarımız, evlerimiz, yatlarımız, uçaklarımız oluyor. Bunlar da yetmiyor, bu dünya yetmiyor, uzaya çıkıyoruz. Uzaya bir kazık çakıyoruz ve artık burası bize ait diyoruz.


Bu kısacık 70 - 80 yıllık ömrümüzde insan olarak yaşamanın ne olduğunu öğrenemeden göçüp gidiyoruz. Mutsuzluğumuza kılıf uydurup ‘hayat acılarla doludur' ile teselli buluyoruz. Aldıkça alıyoruz, tükettikçe daha fazla mutsuz oluyoruz. Mutsuz oldukça beynimizin seratonin ve dopamin salgısı azalıyor. Bunu telafi için, psikiyatristlere, terapistlere gidip suni beyin uyuşturucuları alıyoruz. Antidepresanlar; Prozac, Rameron, Cipralex, Efeksor,.. Bunlar bir süreliğine bizi yatıştırıyor; ama sonra öyle bir bağımlı hale geliyoruz ki, onlarsız yapamaz oluyoruz. Almadığımız zaman anksiyete bozukluğu, yani kaygı ve endişelenme durumu, depresyon, panik atak olaylarımız başlıyor. Aldığımız zaman ise beyin nöronlarımız ölüyor. Beyindeki sinir hücrelerinin sayısı azalıyor. Beynimiz dejenere oluyor yani.. Bu da alzheimer, demans gibi hastalığa neden oluyor. Antidepresan hapları aldığımızda beyin kendi başına seratonin ve dopamin üretmeyi bırakıyor. Tembelleşiyor, nasıl olsa bunu yapan bir mekanizma var diyor…

Oysa beynin doğal mutluluk hormonları salgılayan bir mekanizması var zaten. Bu kimyasallar, bir şeyler öğrendiğimizde, bir işi başardığımızda, birilerine yardım ettiğimizde, sevdiğimiz birileriyle karşılaştığımızda, lezzetli bir yemek yediğimizde v.s.. yani olumlu şekilde duygularımıza hitap eden her şeyle ortaya çıkabiliyor. Bunun adı da nörotransmitterdir. Aynı zamanda bu kimyasallar nörobiyolojik bir süreç başlatır. Beyinden vücuda yayıldığında kendimizi iyi hissederiz, harekete geçeriz, başladığımız bir işi bitiririz.


Işin özü, biz sosyal özneleriz. Yanlız yaşamak, dikkate alınmamak, nesne olarak görülmek, ya da hiç görülmemek bizi hasta ediyor. Hasta olduğumuzda da tüketiriz. Minicik bir mutluluk zerresi yakalamak için tüketiyoruz.


Derya Mum (Antalya 2019)


9 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Onurlu olmak

bottom of page